15 Aralık 2017 Cuma

Tezgah Dergi Meselesi Üzerine Kısa Bir Not

Yahudilerin Pasah Bayramı yaklaşıyordu; İsa, Kudüs'e gitti. Tapınakta sığır, koyun, güvercin satıcıları ile tezgahlarının başında sarrafları buldu. İplerden bir kamçı yaparak onların hepsini, koyun ve sığırlarıyla birlikte Tapınaktan kovdu. Sarrafların paralarını yerlere saçtı ve tezgahlarını devirdi. Güvercin satıcılarına "Bunları buradan kaldırın! Babamın evini ticarethaneye çevirmeyin!" dedi. Havarileri Kutsal Kitap'ta "Senin evin için çabam, beni yiyip bitirecek" diye yazılı olduğunu hatırladılar. (Yuhanna 2:13-18)

Neşeli bir gün, değil mi? #tezgahfanzindirdergideğil hashtag'i altında olup bitenleri "anında" takip edemedim. Şimdi hashtag altında yazılan her şeyi okuduktan sonra bu yazıya geldim. Aslında tam olarak neler diyeceğimi bilmiyorum fakat buradan kalkarak bir şeyler söylenebileceği kanaatindeyim ve işte şimdi o şeyleri beraber arayacağız. 

Tezgah Fanzin 2014'te yayına başladı. "Görünmek", "sahneye çıkmak", "dolaşıma girmek" diye adlandırılabilecek meselelerin çetinliğini "yazmak" denen şu belirsiz şeyle tuhaf bir zorunluluk hissinin itişi hasebiyle meşgul olanlar bilirler. Ben de, yazmak ile görünür olmak, bilinmek, beğenilmek arzusu ve bir yandan bizzat yazdıran o şey (her ne ise)in doğası ile bu beride sayılanların uyuşmazlığı arasındayken, bir de rafları dolduran, linklerde saklanan yüzlerce medyanın dudak bükülecek onlarca yanı varken, Tezgah'ın varlığından haberdar oldum ve hayli beklettiğim, yayınlanmasını arzuladığım ilk şiirimi, oraya, gönül rahatlığıyla yolladım. Tezgah halihazırdaki opsiyonların arasında yalınlığı ve dışarıdalığıyla mütevazı fakat pasif olmayan bir topos edinmiş, ediniyordu kendine. Şimdi Tezgah'ın bendeki bu romantik yada epik bir bütünlüğe sahip yönünü bir neliğe işaret edebilmiş olması umuduyla bir kenara bırakıp bugün olanlara gelelim. 

Tezgah Dergi diye bir dergi çıkmış. A'sı da şapkalı. Tıpkı bizim fanzin gibi. Derginin Twitter profiline baktığınız ilk anda anlıyorsunuz ki yaklaşık 4-5 yıldır (özellikle karikatür dergilerinin sönümlenmesiyle ilgili olduğunu düşündüğüm) korkunç türeyişleriyle marketleri ve "öncelikli" dergi raflarını işgal eden o saman kağıtlı, kapağında kerli ferli olduğunu vehmettiğimiz adamcağızların ve bir takım bilinmedik isimlerin sıralandığı ve muhakkak ama muhakkak tüketimin ağına düşmüş bir zavallı müteveffanın bulunduğu o ipe sapa gelmez pazar dergilerden bir tanesiyle daha karşı karşıyasınız! 

Olaydan haberdar olan Tezgah Fanzin de doğal sayılabilecek bir reaksiyon ile Twitter'da yukarıda anılan hashtag'i açtı ve pek bereketli oldu! Pek çok kişi konuyla ilgili tweet attı, Tezgah Dergi kalibresini açık eden bir "açıklama" yaptı, sonra da doğallıkla bu açıklamayı geri çekti ve tweet atanları engellemeye başladı. İzledikleri yol ve kullandıkları araçlar bu insancıkların vaziyetini ortaya seriyor. Bir müddet interaksiyon'a bakmayıp dua edecekler ve bu kabus bitsin isteyecekler. E, onları da anlamak gerek. Muhtemelen Migroslarda ve şuralarda ve buralarda poşetlenerek satılacak bu dergi için kayda değer bir masraf yapıldı ve buradan devşirecekleri yalınkat perestiş için avuçlar ovuşturulmaya başlanmıştı ki, birden bu salgın türedi. 

Tezgah Fanzin'in varlığından haberdar olup olmamalarının ortaya çıkan bu sorunun çözümü açısından bir ehemmiyeti olduğunu sanmıyorum. Fakat vaziyet açığa çıktığında nasıl bir reaksiyon vermeliler? Soru bu olmalı. 

Burada gülünç gelebilecek bir tesadüf söz konusu ki Tezgah Fanzin'in başına da benzer bir durum gelmiş. Tezgah Fanzin ilk sayısını çıkardıktan kısa bir müddet sonra UfoAltı adlı bir ekibin çıkardıkları fanzin serisinde her sayı başka bir ad seçtiklerini ve bunlardan birinin de Tezgah olduğunu fark etmişler ve şu linkteki https://twitter.com/TezgahFanzin/status/525295171928608768?s=08 tweet'i atarak ve başka kanalları da kullanarak ekibe ulaşmaya çalışmışlar fakat bir dönüt alamamışlar. (Anılan ekibin işlerine ise buradan ulaşabilirsiniz: http://issuu-download.tiny-tools.com/pages.php?doc_id=131130231329-f200bd721ed047235387796ef38f23a7 )

Tweet'teki beyanda da görüldüğü üzere, etik işte bu kadar basit bir şekilde işletilebilir. Diyebilirler ki burada ciddi bir yatırım var ve işler 'legal' yürütüldü, gerekli izinler alındı vs. Bu, elbette böyledir. Aksi mümkün mü? Fakat devlet yasasına tabiiyetten değil, bize bir şubesinin de etik olduğu bildirilen estetiğin alanından söz ediyoruz. Sorun ve çözüm gayet açık.

Fakat elbette buradaki muhatabın böyle bir çözüme yanaşmayacağı aşikar. Fazlasıyla muhtemel ki Tezgah Dergi çıkacak, satması gereken adetlere erişebilirse onlara bir müddet oynamaları için destek sağlayanlar bunu devam ettirecek. Tomris Uyar, Franz Kafka, Frida Kahlo ve Oğuz Atay kapaklı sayılardan bu merhumların hatırasının dibinde kalan kırıntılar parmak ile toplanacak. Birtakım talihsiz ilkgençler içlerindeki iyicil kıpırtılarla gittikleri dergi raflarının ön sıralarındaki saman yığınından yazık ki bunu seçecekler ve bu korkunç labirentte düştükleri o koridorda şanssızlıklarına bile ilenemeden -çünkü bunun ayırdında olmayacaklar- ilelebet kalacaklar. O ilkgençlerin önüne rastlantısal olarak çıkacak ve onları büyük oranda belirleyecek o şeylerin bulunduğu yerlere sahici ürünlerin ve dergilerin erişemiyor oluşu: işte esas problemimiz. Daha acı olan da şu ki, derginin kapağında ismini gördüklerimizden, sözgelimi, Hakan Bıçakçı'nın iyi bir yazar olduğunu 'burada'kiler dillendirmeye devam edecekler ve o "bura"ya da geldiğinde onu reddetmeyecekler.

'Burada'kiler diyorum, çünkü Tezgah Dergi neredeyse bu yazıyı okuyacağını sandıklarım orada değil. Belki bu olay işbu burası-orası ayrımının vurgulanacağı bir düğüm-an olur. Lakin neye yarar? Bir başka gülünçlük de şu: burası diye kaba saba işaretlediğimiz ve belki her birimizin zihninde farklı bir haritaya sahip olan bu alanı kısmi bir teyakkuz'a geçiren şeyin bu olay olması. Dışarı'dan, ora'dan gelen bu gasp, bu sınır-aşış karşısında bir interaksiyon. Toplumsal denen şu olaylarda olduğu gibi tıpkı. Tamiri imkansız momente varıldığında işlevsiz bir tepki. Ama ne yapabiliriz? Bilmem. Şu yasa dediklerinin dışındaysak, karşısında da konumlanılabilir, değil mi? Bunun olanaksızlığını ön görüp hareketsiz kalmak ne ahlaki ne de düşünsel açıdan kafi değil. Bura'nın bir yasa'sı var mı? Benim cevabım hayır. İşler bura'da da acınacak seviyede.

Mesele böyle böyle. Girişteki Yuhanna alıntısı Tezgah ismini duyduğumda hep anımsadığım bir şey. Sizi de güldürmüştür herhalde. Elbette duruma bir kutsiyet atfetmeye gerek yok. Ama onların yasa'sının dışındaysak, bizi ne durdurabilir? Oyunumuzu oynamadan bitirmeyelim: Tezgah Dergi'nin temsil ettiği şeyi devirecek bir İsa yok. Bir İsa bugün olanaklı da değil. Ama twitter'da işte bu tatsız durum karşısında herkes bir taş attı, rahatladı. Bu Tezgah'ı ve diğer tezgahları devirelim, devirelim de İsa bunu babası için yaptı, biz kim için, ne için yapacağız? Kaybettiğimiz evimiz, yani ethos'umuz için niçin bizi yiyip bitiren bir çabamız yok?  Bir zamanlar gözüküveren ve sonra yiten, son yıllarda da ölü hatırası dürtüklenen Yasa'mızı nerede bulmalı? 

Halid Metin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder